Türk Müziği Akademik Çevresi (TUMAC), Türk Müziği’nin bilimsel olarak araştırılması, incelenmesi, derlenmesi ve sunulması amacı ile başta müzik bilimi olmak üzere farklı disiplinlerden akademisyen ve araştırmacıların oluşturduğu, bilimsel araştırma, eğitim, uygulama ve yayın faaliyetleri ile seçkinleşen, gönüllülük esasına dayalı, bağımsız, müşterek ve akademik bir girişimdir.
Öne Çıkan İçerikler
Urfa Mevlevîhânesi ve Urfa Mevlevîhânesi’nde Yapılan Dinî Mûsiki İcralarının Din Dışı Mûsiki İcralarına Yansıması
Cumhuriyet’in ilanını takip eden yıllar içinde, 30 Kasım 1925 yılında 667 sayılı kanun ile faaliyetlerine son verilen tarikatların fiziksel mekânları olan dergâhlardaki dinî faaliyetlerin bir bölümü, şeklen değişikliğe uğrayarak da olsa, içerik ve amaç açısından tarikat geleneğinin ve uygulamalarının bir devamı olarak camilerde veya evlerde devam edegelmiştir. Urfa Mevlevîhânesinin kapatılmasının ardından Mevlevîlik kültürü, varlığını şehirde hâkim olan bir başka köklü gelenek içerisinde sürdürür. Sıra geceleri adı verilen ev toplantılarında mesnevi okumalarına, mûsiki ve sema meşklerine devam edilir. Bu çalışma, Urfa mûsikî geleneği içerisinde icra edilen Mesnevi Gazel’in, Mevlevilik kültürünün etkisiyle nasıl ortaya çıktığını ve zaman içerisinde ne tür değişimler geçirdiğini konu almaktadır.
Gecikmiş Bir Arşiv, Gecikmiş Bir Sempozyum, Gecikmiş Bir Yazı
13 - 14 Aralık 2017 tarihlerinde, ülkemiz akademyası ve beynelmilel müzikoloji dünyası için büyük ehemmiyet arzeden “Uluslararası Hüseyin Sadettin Arel ve Türk Müziği Sempozyumu”, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından müştereken, İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkeziʼnde tertip edildi. Bu yazımızda, kongrenin üzerinden geçen zaman zarfında hafızamızın nisyānından geride kalanların yardımıyla, iki gün yaşadıklarımızı şahsî izlenimlerimizle aktararak kısa bir değerlendirme yapmaya gayret edeceğiz.
Dönüştürücü Bir Performans Pratiği Olarak “Batak Tekniği” ve Saz Eserlerinde Besteli Taksim Örnekleri ile İcra/Yorum Tarzları
“Karabatak” ve “batak” terimleri ilk olarak, örneği, XVIII yüzyılda Tanbûrî/ kemânî Hızır Ağa (? - 1760?) tarafından verilen “Segâh Karabatak” ve “Hicaz Karabatak” peşrevleri ile ortaya çıkar. Bu terim, gerek besteleme, gerekse icra tazında dönüştürücü/ değiştirici yeni bir yaklaşımı vurgular. Hızır Ağa’nın yaşadığı dönem, Osmanlı – Türk devlet ve toplum yapısında “Batılılaşma/ Avrupalılaşma” hareketlerinin uç verdiği, “öncül” bir dönemdir.
Türk Makam Müziği Eserleri için Popülerlik ile Ezgisel Özgünlük / Öngörülebilirlik İlintisi
Bu çalışmada, Batı müziği eserleri için birçok kez yapılmış bir inceleme, geleneksel Türk makam müziği eserlerinden bir seçki üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla sözlü eserler arasından seçilen bir veri kümesi üç farklı uzmana popülerlikleri bağlamında puanlatılmış, bu eserler daha sonra hesaplamalı müzikoloji modelleriyle ezgisel özgünlük ve öngörülebilirlik perspektiflerinden incelenerek, popülerlik ile özgünlük ve popülerlik ile öngörülebilirlik arasında nasıl bir ilinti olduğu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
1775-1925 Arasında Yenikapı Mevlevîhânesi Neyzenbaşıları
Mevlevîhânelerde, âyinlerin en iyi bir şekilde icrâ edilebilmesi için semâzenbaşı, naathan, kudümzenbaşı, neyzenbaşı gibi bazı kurumsal nitelikli görevlerle karşılaşılmaktadır. Yapılan işin niteliğine göre bu görevlerin, belli bir yetkinliğe ulaşmış dervişlere verildiği gözlenmektedir. Bu araştırmada Yenikapı Mevlevîhânesi’nde görev yapmış 14 Neyzenbaşı ve mukabelelere neyzen olarak katılmış 7 neyzen tespit edilmiştir. Bu neyzenlerin hangi Mevlevî şeyhinin meşihat yıllarında atandıkları ve görev târihleri de ayrıca belirlenmeye çalışılmıştır.
Dârülelhân’ın İstikbali – Mahmut Ragıp Gazimihal
Mahmut Ragıp Gazimihal’in 1924 yılında, henüz Berlin’deki Stern Konservatuvarı’nda öğrenci iken Akşam gazetesine gönderdiği yazıların arasında bulunan bu makale, 1923 yılında İstanbul Şehremâneti’ne bağlanarak yeniden yapılandırılan Dârülelhân’ın öğrenci kabul esasları hakkında bazı önerileri içermektedir. O tarihte üç yıldır Avrupa’da müzik eğitimi için bulunmakta olan Gazimihal, kendi gözlemleri ve Avrupa’daki diğer konservatuvarlardaki uygulamalardan yola çıkarak, Dârülelhân’a öğrenci kabulunde nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini anlatmaktadır.