Elif Özen

Geçtiğimiz sene kuruluşunun 20. Yılını kutlayan ve Peşindeyim isimli dokuzuncu albümü yayınlanan İncesaz grubu, bu yıl düzenlediği konserlerden birini Nida Ateş’le birlikte Aralık ayında Kadıköy Moda Sahnesi’nde gerçekleştirdi. Grubun her sene dört veya beş konser verdiği ve kendi mahallelerinde bir yer olarak hissettikleri Moda Sahnesi’nin seyircisinin konsere ilgisi büyüktü. Salondaki koltukların tamamının dolu olmasının yanı sıra, gerek şarkı sözlerini ezbere söyleyerek solistlere eşlik eden, gerekse alkış tutarak müziğin ritmine eşlik eden bir seyirci kitlesi vardı. Nida Ateş’in konuk olduğu bu konserde, İncesaz grup üyelerinin bestelediği şarkılardan, Anadolu’nun çeşitli illerinden ezgilere uzanan bir repertuvar seçimi vardı. Yaklaşık iki saat süren konserde, konuk sanatçı olarak Nida Ateş, grubun solisti Ezgi Köker, tanburda Murat Aydemir, kanunda Taner Sayacıoğlu, klasik kemençede Emre Erdal, vurmalı çalgılarda Türker Çolak, kontrbasta Volkan Hürsever ve gitarda Cengiz Onural sahnedeydi. Sahnedeki oturma düzeninde sol baştan sırasıyla gitar, kontrbas, vurmalı çalgılar, kanun, klasik kemençe ve tanbur yer aldı. Bu düzende sazendelerin oluşturduğu yarım halkanın merkezinde de Ezgi Köker ve bağlamasıyla Nida Ateş, konserin akışını ve söylenen eserlerin isimlerini dinleyiciyle paylaştı.

Cengiz Onural’ın bestelediği Naz adlı enstrümantal eserle başlayan konser, Gaziantep yöresine ait Bahçelerde Zerdali adlı türküyle sona erdi. Enstrümantal eserden sonra, Refik Fersan bestesi olan Rüzgâr Uyumuş Ay Dalıyor ve İncesaz’ın eski albümlerinden olan Aşk Bitti şarkılarıyla konserin açılış bölümü İncesaz üyeleri tarafından tamamlandı ve konuk Nida Ateş seyirci alkışlarıyla birlikte sahneye çağrıldı. Bilecik yöresinden Fayton Geldi Meyhaneye Dayandı, Kıbrıs’tan Hanaylar Yaptırdım Döşetemedim türküleri Nida Ateş tarafından seslendirildi. Bu türkülerden sonra, grubun solisti Ezgi Köker’in de katılımıyla, Arpa Buğday Daneler türküsü ve bu eserin ezgisiyle aynı ölçü birimine sahip olan Gül Dalında Öten Bülbülün Olsam şarkısı seslendirildi. Konserin ilk bölümü, şarkı ve türkü formlarının günümüzdeki iki önemli icracısının birlikte seslendirdiği İki Karpuz Bir Koltuğa Sığar mı, Kavakta Turna Sesi Var Canım, Bahçada Gül Ağacı türküleriyle sona erdi. Bağlama ve klasik kemençe doğaçlamasıyla başlayan ikinci bölüm, grubun orkestrasındaki tanbur, kanun, kontrbas ve vurmalı çalgılarının da katılmasıyla, Nida Ateş’in seslendirdiği Sivas Divriği yöresinden Akşam Olur Karanlığa Kalırsın ve Sarardım Ben Sarardım türküleriyle devam etti. Şarkı ve türkü formlarındaki müzikal kaynaşmanın temsili olan bağlama ve klasik kemençe enstrümanlarının müzikal doğaçlaması, icracılarının sazlarındaki hâkimiyetlerinin de önemli etkisiyle, bu iki formun bütünleştiği başarılı bir düzenlemeyle aktarıldı. Sonrasında Eskişehir’den Öte Yakaya Geçelim, Manisa’dan Kırmızı Buğday, Kütahya’dan Hisardan İnmem Diyor Menberi ve Rumeli ezgisi olan Aksadeler Giyer Boylu Boyunca türküleri seslendirildi. Ağırlıklı olarak türkülerden oluşan ikinci bölüm akışı, yine iki solistin düet yaptığı Saadettin Kaynak’ın Yeşil Gözlerini Ufkuma Ger Ki eseriyle şarkı formuna geçiş yaparak Murat Aydemir’in Tahta Bavul, Yusuf Nalkesen’in Söyle Naz mı Bu Kaş Çatış şarkıları ve sonrasında Gaziantep yöresinden Bahçelerde Zerdali türküsüyle sona erdi. Klasik kemençe, kanun, tanbur, bağlama sazlarının tınılarının gitar, kontrbas ve vurmalı çalgılar gibi sazlarla sentezlendiği bu müzikal anlatıda, şarkılar ve Anadolu’nun birçok yöresinden seçilen türküler, dünden bugüne köprü kuran bir ses rengi paletinde harmanlanarak dinleyiciye aktarıldı. Klasik Türk müziği konserlerinde sıklıkla tekrarlanan konser sonundaki bis şarkısı geleneğinde olduğu gibi, İncesaz grubu da konser sonundaki selamlaşma sonrası bitmeyen seyirci alkışlarıyla sahneye geri dönerek Fikrimin İnce Gülü şarkısını seslendirdi.

İncesaz albümlerinin birçoğu şarkı formunda veya enstrümantal bestelenen eserlerden oluşsa da, Cengiz Özkan’la yaptğı Elif projesinde olduğu üzere, önceki yıllarda da halk müziği repertuarına ait düzenlemeleri olduğunu biliyoruz. Bu sebeple Nida Ateş ile yapılan bu konser, İncesaz için halk müziği repertuarına ait eserlerin seslendirildiği ilk proje olmasa da, şarkı ve türkü formlarının iki başarılı solistinin birlikte seslendirdiği birçok eser barındırması sebebiyle, seyirci için yeni bir dinleme deneyimi sayılabilir. Nadiren bu iki formdaki tavır özellikleriyle tam olarak örtüşmeyen solist yorumları olsa da, birçok eserin yorumlanmasında farklı tavırların bütünleştiği müzikal bir uyum dinledik.

Gruba ismini veren İncesaz takımlarını, 20. yüzyıl başlarından ve belki de daha öncesinden itibaren İstanbul’un çeşitli semtlerindeki tiyatro, gazino veya Semai Kahvehaneleri gibi çeşitli mekânlarda faaliyet gösteren, dönemin önemli müzikli eğlence aktivitelerinden biri olarak düşünebiliriz. Bu dönemde ağırlıklı olarak ud, keman, kemençe, tanbur, kanun, tef sazlarının ve hanendelerin bulunduğu İncesaz takımlarının popülerliği, günümüz insanının değişen ve çeşitlenen müzik dinleme alışkanlıklarıyla farklı bir bakış açısı kazanmış durumda. Bu dönüşümün doğal bir sonucu olarak da İncesaz grubu, geleneksel ve popüler olan tınıları harmanlayıp yeni bir sentez oluşturarak günümüzde popüler beğeni oluşturan bir ses rengini üretmiştir. Bir başka ifadeyle İncesaz grubu, geçmişte var olan İncesaz takımlarına; Klasik Türk müziği ve zaman zaman da Halk müziği enstrümanlarının tınılarıyla çağımızın çeşitli müzik türlerinde ağırlıklı olarak kullanılan gitar, kontrbas ve ritim sazları gibi çeşitli ses renklerinin harmanlanmasıyla üretilen yeni bir bakış açısı sunmaktadır. Bu yeniliğin, 21. Yüzyıl dinleyicisinin genel beklentisine daha fazla hitap etmesi kaçınılmaz.  Popülerlik kavramı üzerinden düşünecek olursak, değişen yüzyıllardaki şartların doğal bir sonucu olarak müzikte şekillenen bir değişimi, iki farklı İncesaz yapısı üzerinden gözlemleyebiliriz. Bu karşılaştırma neticesinde günümüz İncesaz’ının; Klasik Türk müziğini seven ve bilen müzisyenlerin, Batı müziğindeki bazı düzenleme unsurlarını içine kattığı yeni tını arayışlarıyla, hem günümüzden hem de geçmişten izler barındıran bir müzikal üretimi olduğunu düşünüyorum. Başka bir ifadeyle, dinleyicisine geçmişten günümüze açılan bir ses penceresi üretiyor diyebiliriz. Sahip olduğu bu tınıyı, Halk müziği repertuarından oluşturduğu projeleriyle de farklı formlara uyarlıyor.

Fotoğraf: Muhsin Akgün

Bir müziğin popülerleşmesinin bazı çevrelerce o türe ait yozlaştırıcı etkisi olduğu savunulsa da; geleneğin sabit bir unsur olarak kabullenilmesinden ziyade, farklı şekillerde yorumlanması ve çeşitli müzikal türler ortaya çıkmasına imkân vermesinden ötürü, sanatsal üretimi özgürleştirici bir etkisinin olduğunu düşünüyorum. İncesaz’ın yirmi bir yıldır müzikal üretimine çeşitli projelerle aktif olarak devam eden bir grup olduğunu düşünürsek, oluşturdukları tınıyı, ses paletini benimseyen büyük bir dinleyici kitlesi olduğu muhakkak. Bu sentezin, dinleyicinin kulağında geçmişten günümüze bir köprü oluşturduğunu ve bu sayede daha kolay algılanabilir bir müzikal yapıya dönüştürdüğünü fark etmemek mümkün değil. Bu bakımdan İncesaz’ın, gerek albüm gerekse konserlerinde, daha nice yıllar dinleyicilerini müzikal yeniliklerle buluşturacağını temenni ediyorum.